Dokuzuncu ve Onuncu Kalkınma Planlarında Kültür ve Sanat – Sacit Hadi Akdede (İTD 38)


Türkiye’de kalkınma planları uzun zamandır önemini kaybetmiş durumdadır. Kalkınma planlarında vurgulanan hedeflere ne kadar yaklaşıldığı, politikaların ne kadar uygulandığı idari denetleme ve yaptırım konusu değildir. Plan yapmak ve planlara uymak da sanki piyasa mekanizmasının belirleyici olmasından vazgeçmek olarak algılanınca da, planlar sadece kitaplarda kalan yazılı metinler işlevini görmektedir. Türkiye 1980’li yıllardan beri iktisat ve kalkınma planları yapmayı ve planlara uymayı olumsuz bir iktisadi eylem olarak görmektedir. Bunda planlı kalkınma fikrinin daha katı bir şekilde uygulandığı dönemlerin (1960-1980) bazı olumsuzlukları etkili olmuş olabilir. Devlet Planlama Teşkilatı ilk kurulduğu yıllarda siyasi iktidarlar ve toplum tarafından çok ciddiye alınan ve yüksek nitelikli uzmanlar yetiştiren bir kurum iken, bugün artık kapatılmış ve uzmanları ve kadroları Kalkınma Bakanlığı’na devredilmiş ve önemleri azaltılmıştır. Buna karşın Türkiye hala plan adı altında metinler üretmekte ve kamuoyuna bu konuda bilgi vermektedir. AKP iktidarı döneminde de iki plan hazırlanmıştır. Bunlar dokuzuncu ve onuncu kalkınma planlarıdır. Dokuzuncu plan 7 yıllık ve uzun vadeli strateji (2001-2013) çerçevesinde hazırlanmışken, onuncu plan tekrar beş yıllık olarak hazırlanmıştır. Bu yazıda bu iki planda kültür ve sanat alanındaki hedef ve politikaları belirtip, arkasından bu hedef ve politikalara ilişkin yorumlar yapacağız.

Planlardaki hedef ve politikaları belirtmeden önce Türkiye’de kültür politikalarının merkezi devlet bütçesi incelenerek değerlendirilemeyeceğini vurgulamakta yarar vardır. Kültür politikaları bazen bir ilde veya ilçede yasaklanan bazı konserler veya tiyatro oyunları ile de ilgilidir. Uygulamada karşılaşılan bu olgular, metin üstünde çok iyi duran planların veya programların kültür politikasının ana göstergeleri olmadığını hatırlatması bakımından önemlidir. Merkezi devlet bütçesine göre, Türkiye’deki en önemli kültür kurumları devlet tiyatroları, devlet opera ve balesi, senfoni orkestraları, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı çeşitli topluluklar ve korolar, müzeler, kütüphaneler gibi kurumlardır. Planların bu kurumlarla ilişkisini, planları inceleyerek başlayabiliriz.

Dokuzuncu Kalkınma Planı Dönemi (2007-2013)

Dokuzuncu kalkınma planı 2007-2013 yıllarını kapsamaktadır. Dokuzuncu planda kültür ve sanat alanı aşağıdaki ana başlık altında incelenmiştir:

Kültürün Korunması, Geliştirilmesi ve Toplumsal Diyaloğun Güçlendirilmesi

Öncelikle bu ana başlık altında, planda belirtilen noktaları buraya alalım. Aşağıda italik olarak yazılanlar planda belirtilen noktalardır. İtalik azılmayanlar ise bizim yorumlarımızdır. Toplumsal diyaloğun güçlendirilmesi gerekirken son yıllardaki kültür ve sanat alanındaki tartışmalar, plana uyulmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Toplumsal diyalog, siyasi iktidarla bazı sanatçıların ve sanat kamuoyunun çeşitli kültür kurumlarının kapatılması veya özelleştirilmesi tartışmaları sırasında oldukça zayıflamıştır ve hatta kopma noktasına gelmiştir. Şimdi planda vurgulanan noktalara ve yorumlarına geçebiliriz.

  • Plan döneminde, kültürel altyapının güçlendirilmesi, kültürel etkinliklerin yaygınlaştırılması, ortak tarihi geçmişimiz olan ülkeler başta olmak üzere dünya ülkeleri ile kültürel ilişkilerimizin geliştirilmesi, yurt içi ve yurt dışında bulunan kültür varlıklarımızın tespiti, araştırılması, bakım-onarım ve restorasyonu yönündeki faaliyetlere devam edilmiştir.

2007-2013 yılları arasında kültürel altyapının nekadar güçlendirildiğine ilişkin bir istatistiki veri bulunmamaktadır. Müzelerde sergilenen eserler, halk kütüphanelerindeki kitap sayısı, halk kütüphanelerinin koşullarının düzeltilmesi ve bu mekanların birer cazibe merkezi haline getirilmesi, yeni tiyatro binalarının açılması, yeni kültür merkezlerinin açılması konusunda sağlıklı istatistiki veriler bulunmamaktadır. Devlet kültür ve sanat istatistiği tutma konusunda çok başarılı değildir. Kültürel etkinliklerin yaygınlaştırılması için öncelikle kültürel altyapıının hızla tamamlanması gerekmektedir. Kültürel altyapı da kültür ve sanat mekanlarının (tiyatrolar, sinemalar, kültür merkezleri, vb.) hemen her ilçeye bile en az bir tane olmak koşuluyla inşa edilmesiyle oluşturulur. Büyük şehirlerimizde bile salon bulunamamakta ve birçok kültürel etkinliğe başlanamamaktadır. Bu nedenden dolayı kültür ve sanat sektöründen ya da alanından çıkan çok sayıda sanatçının olabileceği unutulmamalıdır. Kültür ve sanat sektörünün altyapısı devlet tarafından oluşturulur, özel sektör altyapı oluşturma işlevini yerine getirememektedir. Dünya ükeleriyle kültürel ve sanatsal ilişkilerin geliştirilmesi bazı vakıflar (İKSV, İKSEV, vb), devletin kültür ve sanat kurumları (devlet tiyatrolarının çeşitli uluslar arası festivaller düzenlemesi gibi) ve çeşitli dernekler aracılığla gerçekleştirilmektedir ve yeterli düzeyde değildir. Devlet bu konuda daha aktif rol almalıdır.

  • Kültürel hayatın canlandırılması ve kültürel faaliyetlerin ülkenin bütününe yaygınlaştırılması
    amacıyla, yerel nitelikteki kültür hizmetlerinin yerel yönetimlere devredilmesi ve bu alanda kamu özel sektör işbirliğinin geliştirilmesi yönündeki yasal ve idari düzenleme çalışmaları başlatılmıştır. Sosyo-ekonomik politikalar ile kültür politikaları arasındaki uyumu artırma gereği ortaya çıkmıştır.

Bu konu çok önemlidir. Kültür ve sanat faaliyetlerinin çoğu yerel düzeyde fayda yaratan faaliyetlerdir ve bunlar yerel yönetimler ve çeşitli sivil toplum örgütlerine bırakılabilir. Bununla beraber, bu konunun yasal ve idari düzenlemeleri hızla yapılmalıdır. Yerelde sanatın nasıl finanse edileceği, yerel yönetimlerin sanata nasıl destek vereceği modeller ayrıntılı olarak incelenmelidir.

  • Ülkemizin kültür turizmi alanındaki potansiyelinin değerlendirilmesi gereği devam etmektedir.

Bu konunun çok kısa geçiştirildiğini düşünüyorum. Kültür turizmi alanının geliştirilmesi için hangi yatırımların yapılması gerektiği konusu önemini korumaktadır.

  • Kültür alanında nitelikli insan gücü ihtiyacının karşılanması, ilgili kurumlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanması ve tanıtımla ilgili eksikliklerin giderilmesi konuları önemini korumaktadır.

Buradaki kurumların hangi kurumlar olduğu çok net değildir. Devletin sanat kurumları (tiyatro, opera-bale, senfoni orkestraları, topluluklar, korolar, vb.) arasında bir koordinasyondan mı bahsedilmektedir burada ? Bu konu çok açık değildir. Kültürel etkinliklerin tanıtımına, kültürel ve sanatsal ürünün seyirciyle buluşmasının önündeki engellerin kalkmasına özel önem verilmelidir. Hem planda hem de hükümet programında bu konuda da yeterli düşünce üretilmediği bellidir.

  • Kültürümüzün taşıyıcısı olan dilimiz yabancı dillerden olumsuz etkilenebilmesi nedeniyle temel ve ayırt edici özelliklerini kaybetme tehlikesi altındadır. Özellikle, bilim, eğitim, öğretim kurumları ve medyada Türkçe bilincinin oluşturulması gereği önemini korumaktadır. Yoğun göç ve kentleşmede yaşanan sorunlar neticesinde kültürel hayata katılımda sorunlar artmıştır.

Burada kentleşmede yaşanan sorunlar sonucu, kültür ve sanata tüketici olarak mı üretici olarak mı katılımda sorunların arttığı konusunda bir açıklık yoktur.

  • Giderek hızlanan değişim süreci aile ve toplum içi kültürel ve sosyal ilişkileri de olumsuz
    etkilemiştir. Kitle iletişim araçlarının çeşitlenmesi, aile içi iletişimde geleneksel yöntemlerin
    dışına çıkılamaması ve eğitim sisteminin aşılamayan sorunları gençlerin aileden kopma,
    toplumsal sorunlara duyarsızlaşma, ümitsizlik ve özgüvensizlik gibi sorunlarını ve bunun
    sonucunda şiddete eğilimini artırmıştır. Diğer taraftan, iletişim olanaklarının artması ve sivil toplum kuruluşlarının gelişmesi gençlerin kendileriyle ilgili taleplerini açıkça dile getirmelerine olanak sağlamaktadır.

Bu yargılar bilimsellikten uzak görünmektedir. Giderek hızlanan hangi değişim sürecidir ? Ne değişmektedir ? Bu özellikle belirtilmemiştir. Bu değişim süreci (ne olduğu belli olmayan) aile ve toplum içi kültürel ve sosyal ilişkileri nasıl olumsuz etkilemektedir ? Eğer bir yargı bilimsel değilse ve çok spekülatif bir içeriği sahipse, kalkınma planı gibi bir plana konmamalıdır. Gençlerde şiddet eğilimin gerekçesi olarak belirtilen nedenler, herhangi bir bilimsel araştırmanın sonucu olarak mı bu metinde yer almıştır? Bu tür spekülatif yargıların kalkınma planında olmaması gerekir. Bunun yerine, niye her ilçeye bir kültür merkezi yapılmadığını tartışmak daha anlamlı ve faydalı olacaktır.

  • Yoğun göç ve çarpık kentleşmenin oluşturduğu uyum sorunları terör ve asayiş başta olmak üzere toplumsal bütünlüğü ve uyumu zedeleyici ortamlar hazırlamaktadır. Bu kapsamda, ulusal ve yerel düzeyde, topluma entegrasyon ve aidiyet duygusunu geliştirici önlemlerin alınması ve bu alanlarda yerel yönetimlerin kapasitelerinin ve STK’larla diyaloğun artırılması ihtiyacı bulunmaktadır.

Sanatın topluma uyumu arttırıcı boyutunun ortaya çıkabilmesi için, öncelikle sanat mekanları olması gerekir. Ayrıca, devlet sanat mekanlarını inşa ettikten sonra bu mekanlarda oluşacak sanatsal faaliyetleri sanat yapanlara bırakmalıdır. Toplumsal barış ve entegresyon devletin resmi yönlendiriciliği olmadan daha kalıcı yerleşir. Bununla beraber, devlet fiziki altyapıyı hazırlamalıdır

  • Plan döneminde, ikili ve üçlü sosyal diyalog mekanizmalarında gelişmeler sağlanmıştır. Bu bağlamda özellikle, üçlü sosyal diyaloğun önemli bir unsurunu oluşturan Ekonomik ve Sosyal Konseyin (ESK) kurulmasına ilişkin kanun 2001 yılında çıkarılmış ve ESK çeşitli gündemlerle altı kez toplanmıştır

Dokuzuncu planda kültür ve sanat için toplam sekiz paragraf. Diğer bir deyişle bir sayfa ayrılmıştır. 100 sayfalık bir planda, toplam bir sayfa ayrılan kültür ve sanat alanı, plan yapıcılar açısından çok da önemli görülmemiştir. Kültür ve sanat alanı, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin dışında genellikle yerel mülki amirlerin inisayifindedir. Birçok ilçede sanat hayatı çok zayıftır. Birçok sanatçı kendi sanat alanının dışında işlerde çalışmaktadır çünkü sanatını sergileyecek fiziksel ortamı ve toplumsal özendiriciliği bulamamaktadır. Diğer bir deyişle sanat piyasasından düşmektedirler. Kültür Bakanlığı bütçesi ve etki alanı ise daha çok büyük şehirlerle sınırlıdır çünkü Bakanlığa bağlı kültür kurumları büyük şehirlerde faaliyet göstermektedir.

Dokuzuncu planın dışında bir de Hükümet Programı’na da bakılmalıdır. 60. Hükümet Programı’ında (II Erdoğan Hükümeti) kültür ve sanata ilişkin aşağıdaki cümleler yer almıştır. 40 sayfa uzunluğundaki bir hükümet programının kültür ve sanata ayrılan bölümünün tamamı aşağıdaki italik satırlardır.

Değerli milletvekilleri, Türk kültür ve sanatının millî kimliğini muhafaza ederek evrensel platformlara taşınması öncelikli hedefimiz arasındadır.

Medeniyetlerin beşiği olan Türkiye’nin yerel ve ulusal kültür değerlerini evrensel kültür mirasının vazgeçilmez bir parçası olarak gören Hükûmetimiz, Türk kültür, sanat ve medeniyet eserlerinin yaşatılması, korunması ve tanıtılması alanında büyük adımlar atmıştır.

Hükûmetimiz devletin kültür alanındaki rolünü, zengin ve rekabetçi bir kültür hayatının oluşması için ortam hazırlamak ve kültür mirasını korumak ve geliştirmek olarak görür.

AK Parti İktidarı döneminde ülkemizin farklı uygarlıklara ait kültür varlıklarına yönelik çağdaş mevzuat çalışmaları gerçekleştirilmiş, bu alana yeni kaynaklar aktararak büyük bir seferberlik başlatılmıştır.

Bu çerçevede, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün restorasyon, proje ve uygulamasını tamamladığı eser sayısı 3 binin üzerindedir.

Hem dokuzuncu kalkınma planında vurgulanan, hem de 60. Hükümet programında dile getirilen noktalar, AKP iktidarı için kültür ve sanat alanında öncelik kültürel mirasın korunmasına verilmektedir. Buradaki kültürel miras da ayrıntılı belirtilmemiştir. Bununla beraber, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne restorasyon için önmli kaynak ve yetki verildiği görülmektedir. Restore edilen kültür varlıklarının envanteri çok önemli olacaktır. Ayrıca devletin desteklediği ve ana finansal kaynağı olduğu antik dönem ören yerleri kazılarının  da dökümü, siyasi iktidarın tercihini anlamak açısından önemli olacaktır.

Bunun yanında, devletin önemli kültür kurumlarının konumlarının ne olacağı (devlet tiyatroları, opera-bale, senfoni orkestraları, vb) konusunda, üstelik basında çok şiddetli tartışmalar olmasına karşın, çok açık ve yeterli bilgiler bulunmamaktadır.

Onuncu Kalkınma Planında Kültür ve Sanat

Planlar, girişte vurgulandığı gibi, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren önemini kaybetse de, günümüzde Kalkınma Bakanlığı bu planları hala hazırlamakta ve kamuoyuna sunmaktadır. Bu planların ne kadar uygulamaya geçirildiği ise tartışma konusudur. Özellikle kültür ve sanat sektörü, klişeyi geçmeyen, karşı konulması ve muhalif olunması mümkün olmayan, herkesin üzerinde hemfikir olabileceği amaçlar, hedefler ve politika önerileriyle yer almaktadır bu planlarda.

2014 yılından itibaren yeni bir plan dönemine girilmektedir. Onuncu kalkınma planı 2014 ile 2018 yıllarını kapsamaktadır. Planda iktisadi ve sosyal hayatın birçok alanına ilişkin hedef, amaç ve politikalar çizilmiştir. Bu bölümde onuncu planda kültür ve sanat başlığı altında yer alan hedef ve amaçlar ve politikalar başlığı altında belirtilen noktaları vurgulayacağız.

Onuncu Planın Amaç ve Hedefleri

Onuncu kalkınma planında yer alan amaç ve hedefler aşağıda tırnak içinde belirtilmiştir. “Kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunup geliştirilerek gelecek nesillere aktarılması, kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ile milli kültür ve ortak değerler etrafında toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi temel amaçtır.”

Tırnak içindeki ifadeden de anlaşılacağı gibi amaç ve hedefler

  • Kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunup geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması
  • Kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması
  • Milli kültür ve ortak değerler etrafında toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi temel amaçtır.

Bu amaç ve hedeflerden, Türkiye’de kültür politikalarının öncelikle bir kimlik yaratma amacına erişmek için planladığını görüyoruz. Milli kültür ve ortak değerler etrafında toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi öncelikle bir kimlik yaratma amacına yöneliktir. Birçok ülkede kültür politikaları öncelikle bu amaca hizmet etmektedir. Bu bakımdan onuncu kalkınma planında vurgulanan hedef diğer bazı ülkelerin kültür politikası amaç ve hedefinden çok farklı değildir.

Kültürel zenginlik ve çeşitliliğin pratikte nasıl sağlanacağı, hangi kültür ve sanat olaylarıyla bu zenginlik ve çeşitliliğin artacağı planda ayrıntılı bir şekilde belirtilmemiştir. Planlar genel amaç ve hedefleri belirtir. Bununla beraber, ayrıntılı faaliyetlerin yer aldığı belgeler kültür ve sanat sektöründe ne yazık ki çok değildir. Orta Vadeli Programlar planların daha ayrıntılı sonuçlarına ilişkin bilgiler vermesi gerekirken, programlar planlardan daha az bilgi veren belgeler olmuşlardır.

Planda belirtilen kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması hem piyasa mekanizmasınn hem de devletin bilinçli müdahalesini gerekli kılacaktır. Bu konu da bizi ülkelerin kültür ve sanat politikalarına götürür. Türkiye de kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması için kendine özgü bir modeli seçecek ve uygulamaya koyacaktır. Türkiye’de 2010’lu yıllarda yapılan kültür kurumlarının özelleştirilmesi ya da kapatılması gibi tartışmalar Türkiye’nin kültür ve sanat sektöründe kendine özgü bir model arayışının somut yansımaları olmaktadır. Yukarıdaki amaç ve hedeflerin nasıl gerçekleşeceğine ilişkin planda belirtilen politikalar da aşağıda belirtilmiştir.

Onuncu Planda Politikalar

Aşağıda italik yazan bütün maddeler planda belirtilen bütün politika maddeleridir ve plandan aynen alınmıştır.

1. Kültürümüzün özgün yapısını ve zenginliğini kaybetmeden gelişime açık olması ve evrensel kültür birikimine katkıda bulunması, kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılımın bir yaşam alışkanlığı olarak gelişmesi sağlanacaktır.
2. Ortak tarihi geçmişimiz olan ülkeler başta olmak üzere dünya ülkeleriyle kültürel ilişkilerimiz geliştirilecek, kültür endüstrisinin milli gelir, ihracat ve ülke tanıtımına katkısı artırılacaktır.
3. Toplumsal bütünleşme ve dayanışmanın artırılması amacıyla hoşgörü ortamını, toplumsal diyaloğu ve ortak kültürümüzü güçlendirici politika ve uygulamalara öncelik verilecektir.
4. Kültür değerlerimiz ve geleneksel sanatlarımızın yaşatılmasına yönelik destekler etkinleştirilerek uygulamaya devam edilecektir.
5. Görsel, işitsel ve sahne sanatları başta olmak üzere kültürel ve sanatsal faaliyetlerin gelişiminde ve sunumunda mahalli idarelerin, özel ve sivil girişimlerin rolü artırılacaktır.
6. Tarihimizin önemli şahsiyetleri, olayları, masal kahramanları ve kültürel zenginlik unsurlarımız belgesel, dizi ve çizgi filmlere dönüştürülecektir.
7. Türk film endüstrisinde kültürümüzün temel unsurları ve değerlerinin işlenmesine yönelik teşvik mekanizması oluşturulacaktır.
8. Türk sinemasının dünyada tanınan bir marka haline gelmesini sağlayacak yapımlar yaygınlaştırılacak ve sektörün ihracata katkısı artırılacaktır.
9. Şehir mimarisinin ve peyzajın insan üzerindeki etkisi göz önünde bulundurularak, yapılacak kentsel tasarımların, imar planlarının, toplu konutlar ve kamu binalarının peyzaja, şehrin dokusuna, estetiğine ve kimliğine katkı sağlamasına özen gösterilecek ve kentsel dönüşüm uygulamalarının kültürel kimliğe ve yapıya uygunluğu gözetilecektir.
10. Yurtiçi ve yurtdışındaki kültür mirasımız, toplumun kültür, tarih ve estetik bilincini geliştirecek, kültür turizmine katkı sağlayacak ve afet riskini dikkate alacak şekilde korunacaktır.
11. Tarihi kent bölgelerinin bir bütün olarak korunması, kültür ve sanat hayatının merkezi haline gelmesi sağlanacaktır.
12. Türkçe’deki bozulma ve yabancılaşmanın önüne geçmek amacıyla bilim, eğitim, öğretim ve yayın kuruluşları başta olmak üzere, hayatın tüm alanlarında Türkçe’nin doğru ve etkin kullanımı sağlanacaktır.
13. Türkçe’nin dünyada tanınan ve daha fazla konuşulan bir dil olmasına yönelik çalışmalar desteklenecektir.
14. Okuma kültürü yaygınlaştırılacak, çocukların erken yaşlarda kültür ve sanat eğitimi almaları sağlanacaktır.

  • Yukarıda sayılan politikalara ayrıntılar düzeyinde nasıl ulaşılacağı kültür politikalarını yürütenlerin kafa yoracağı işler olacaktır. Yukarıda sayılan bütün politikalar karşı çıkılması veya muhalif olunması mümkün olmayan politikalardır. Bununla birlikte yukarıda belirtilen politikaları da aşağıdaki ana kategorilere ayırmakta bir sakınca yoktur.
  • Dil ve Türkçe konusuna özel vurgu yapılmaktadır.
  • Kültür mirası ve tarihi kent ve bölgeler konusu kültür politikalarında yer almıştır
  • Sinema ve dizi sektörüne ve ihracatına önem verileceği bellidir.
  • Kültür ve sanat faaliyetlerinin organizasyonu konusu da politikalarda yer almıştır (belediyeler, merkezi hükümet, sivil toplum kuruluşları, vb.)

Sonuç Yerine

Türkiye’de son iki yıldır kültür ve sanat alanında yapılan şiddetli tartışmaları düşününce, yukarıda sayılan politikalara nasıl ulaşılacağı ciddi bir araştırma konusudur. Hayatın birçok alanının politikleşmiş olduğu Türkiye’de, yukarıda sayılan politikalara ulaşmada ciddi politik sorunlar çıkmadan ulaşmak ana hedef olmalıdır. Bu sorunlar salt kültür politikasını yürütenler tarafından çözülemez. Bu son konu kültürün politik ekonomisini ilgilendirdiği için burada özellikle üzerinde durulmayacaktır. Bu konunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesi de başka bir yazıya kalmaktadır.

 

Sacit Hadi Akdede halen Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İktisadı ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Mali İktisad anabilim dalı başkanıdır ve aynı anabilim dalında doçent olarak görev yapmaktadır. Türkiye Ekonomi Kurumu ve Uluslar arası Kültürel Ekonomistler Birliği Üyesidir.

One Comment

  1. Faruk Köse

    Sacit bey, eserlerinizle dünya görüşünüz tutarsız. bir yandan kobilerin performansını inceliyor kapitalizme çanak tutuyorsunuz öte yandan planlı ekonomi ve devletçiliğin erdemlerinden bahsedip komünist düşüncelere sempati duyuyorsunuz. Sahi siz kimsiniz, azılı bir kapitalizm hayranı mı yoksa gözü dönmüş bir Marksist mi? biz okurlarınıza gerçeği söyleyin çekinmeyin dürüst olun lütfen…

Faruk Köse için bir cevap yazın Cevabı iptal et